Kaht-ı Ricâl, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e bırakılmış son dönem miraslardan biridir ve devlet adamı kıtlığı anlamına gelir. Devlet adamları bolluğuna alışmış bir imparatorluğun, devlet adamı kıtlığından şikâyet etmesi, onun yıkılacağının açık delillerinden biriydi zaten. Sırf bu sebeple "bitiş dönemi" sadrazamları, idârecileri hep aynı adamlardı. Onların beceriksizliklerine katlanmak padişahların çâresizliğindendi/onların da devlet adamlığındaki noksanlıklardandı.
İngiltere gibi küçük bir ada devletini "üzerinde güneş batmayan imparatorluğa" dönüştürenler de devlet adamlarıydı, Osmanlı'yı yıkıp batıranlar da.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı yapan genç siyasetçi Ali Babacan'ın yetersizliğinden(!) şikâyetçi olanların, siyâseti ne kadar bilmediklerini görebiliyoruz. O'nun deneyimsizliğini dile dolayanların İngiltere gibi Dünya Siyaseti'ne yön veren bir devletin Dışişleri Bakanı David Miliband'dan haberleri yoktu ya da Ali Babacan'ı küçümsemek adına onu sinsice görmezden geliyorlardı. Ali Babacandan sadece iki yaş büyük olan Miliband, Ali Babacan gibi otuz beş yaşında iken "çökmüş bir ekonomi" nin başına getirilmiş ve başarılı olmuş değildi. En azından bakanlık gibi bir deneyimi bile yoktu.
Miliband'ı ağzı açık hayranlıkla izleyenlerin, Ali Babacan'ın müşfik, alçakgönüllü, güler yüzlü "karizması" na alkış tutmamalarının temel sebebi de onun alışkın oldukları "devlet adamı" tipine uymamasıydı. Onlar kendilerini aşağılayan ve küçümseyen "devlet adamları" na alışkındılar; seçkin(!), anlaşılmaz, kibirli, diplomat, halktan kopuk olanlara.
Başbakan'ı takdir etmek gerekiyor. Zamanı geldiğinde yerini bırakacağı "devlet adamı" yetiştirdiği için, "zamanı geldiğinde" bırakıp gidebileceği için. Türk Siyâsi hayatını mahveden, ülkeyi kaoslara sürükleyen "ömrünün sonuna/mezara girene veya iş göremez raporu alana kadar " devlet mekanizmasına yapışanların bol olduğu "azgelişmiş ülke" yi , "gelişmiş ülke" statüsüne yükseltmeyi hedefleyen bir anlayışa "çırak" yetiştirdiği için. Zaten Ali Babacan'ı eleştirenlerin temel hedefi de onu "engellemek" tir. Onlar geleceğe "yetişmiş bir devlet adamı" bırakılmasını istemiyorlar.
Kemal Derviş macerasını tecrübe eden bir devleti aynı hataya sürüklemek isteyenlerin tarihe ve Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı sorumlulukları büyük olacaktır. Kendisinden sonrasını düşünmeyenlerin vaziyet ettiği "Kaht-ı Ricâl", bu ülkenin kaderi değildir.
Son Sultan Vahdettin'in 38 yaşındaki Osmanlı Subayı Mustafa Kemal Paşa'ya vazifesini tevdi ettiği anda söyledikleri, O'nda hissettiği "devlet adamlığı özelliği" ne duyulan itimattandı. Mustafa Kemal'in yaşı ve deneyimsizliği akla dahi gelmemişti. Ancak bugün Mustafa Kemal taraftarı(!) olduklarını söyleyenler, Ali Babacan'ın yetersizliğinden(!) bahsederken asla hicâp duymuyorlar. Meşreplerine uygun "teşrifatçılık ve kalemşörlük" yapmaya devam ediyorlar. Çok iyi bildikleri içindir ki; kişisel ve mesleki yeterliliği,değil Dışişleri Bakanlığı,Başbakanlık,hatta Cumhurbaşkanlığı yapmaya elverişli bir "devlet adamı" nı engellemeye çalışıyorlar.
Bu ülke,değiştiğini, tüm sosyal katmanlarıyla, ekonomisiyle,eğitimiyle, sağlığıyla,ulaşımıyla,güvenliğiyle, hukukuyla, siyasetiyle, siyasetçisiyle ve bireyiyle iyiye doğru geliştiğini kanıtlıyor, kanıtlamaya da devam edecektir. Gelişirken de diğer arızalı unsurlarını (basın,portatif aydınlar dahil) tedavi etmekten de geri durmayacaktır
Seçkin DENİZ, 25.11.2007