8. Analiz: Köşe Yazarları ve Okuyucuları -08.01.2005-

8. Analiz: Köşe Yazarları ve Okuyucuları -08.01.2005-

Herhangi bir gazetenin herhangi bir köşe yazarı için düşünülebilecek ilk şey, her konuda ahkam kestiği olsa gerek... Ahkam, hükümler demek, bir nevi fetva makamlarının etki gücüne sahip olan fikirler... Yazılarını okuyan herkesi etkilemeyi ve yönlendirmeyi, kesin ve kaskatı iddialarla sürekli iz belirleyici olmayı vazgeçilmezleri arasında kabul eden yazarlar ile diktatörler arasındaki tek fark fiziksel güç kullanımında ortaya çıkar... Yazarlar zihinleri etkilemeyi ve kontrol altına almayı tercih ederler ve zihinleri ışıklandırmaktan ziyade kısırlaştırmaktan başka gaye edinemezler... Diktatörlerin ise söylenmemişlerle ilgisi yoktur zihinle değil, bedenle uğraşırlar...

Köşe yazarlarının basit ve temiz tek yönü vardır; haber verirler... Haber verdikleri şeyler sizin ilginizi çekse de çekmesede onlar, bu haberi vermekten vazgeçemezler... Hatta, ilgi alanınıza sokuşturdukları şeyleri önemsemeniz, onların egemenlik duygularını tatmin eder... Ve bu egemenliği daha da güçlü hale getirmek için sizlerle özel olarak ilgilenmeleri kaçınılmazdır...


Gazete okuyucularının derin aldatılmışlık hislerinin aslında gazeteciyle doğrudan ilişkisi yoktur; gazetecinin kimler tarafından kullanıldığıyla ilgisi vardır... Bazen de okuyucu aldatılmayı tercih eder... Yazarın egemenlik zaafları olur da yazarı besleyenlerin çıkar mekanizmaları ve zaafları olmaz mı?... Ve ortaya çıkan her konuda ahkam kesme trajedisi başka ne gibi amaçlar içerecektir ki?... Yazarın benlik kaygıları ve yazarın sahiplerinin çıkarları, köşe yazısının fetva özelliği taşıması için yeter ve gerek sebepler olurlar...

Köşe yazarlarının müdavimleri için söylenecek çok şey var elbette... Satıcı, ancak alıcı varsa vardır... Köşe yazarlarının ahkamını, yazıları okumayan diğerlerine aktarmanın kazandırdığı "entelektüel" popularite, okuyucu ve yazar arasındaki menfaat ilişkisindeki bayağı resmi yansıtır; ne yazar ne de okuyucu kendileri değildir...

 Her ikisinde mevcutmuş gibi görünen öz güven ise, tamamen sahtedir... İşin garip tarafı ikisi de bunun farkındadırlar ve birbirlerini kaybetmemek için sürekli beslemek zorundadırlar... Bu arada aslolan şey gerçekleşir ve yazarın sahipleri, yazarla okuyucuları arasındaki bu ilişkinin bayağılığını arttıracak değişkenleri yavaş yavaş okuyucunun zihnine yerleştirirler... Sonrası ise şirketlerin ve uluslararası entirika merkezlerinin tam olarak etkileyebilecekleri insan tipinin artık mevcut olduğu gerçeğidir...

Seçkin Deniz