31. Analiz: Portatif Aydınlar'ın Aptallığı/ Avâm'ın (Halkın) Zaferi -31.07.2007-

Cumhuriyetin kuruluşundan çok daha önce başlayan ve "avam" dan çıkıp avam'ı beğenmeyen aydın müsveddelerinin cumhuriyet döneminde ısrarla ve titizlikle zirveye çıkardığı "avam"ı yani "halkı" küçümseme hastalığı ilginç, psikolojik, sosyolojik ve siyasal sonuçlara neden oldu. O aydınımsı hastaların pervasızca ve hâyâsızca baskın oldukları dönemler süresince karşılarındaki "avam" onlara fark ettirmeden büyüdü, gelişti, bilgi birikimini arttırdı; bağımsız karar verme gücü kazandı ve nihayetinde "22 Temmuz 2007 Seçimleri"nde kendisini küçümseyen herkesi basit ve asil bir refleksle "komik" ve "zavallı" bir duruma düşürdü.

Mart 2003 Tezkere baş kaldırısı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin egemen güçlere karşı verdiği, "Kıbrıs Harekatı"ndan sonra, ikinci büyük "kişilikli" tepki, sonraki asırları etkilemesi açısından ilk büyük bağımsızlık refleksiydi. Bu refleks bizim tezkere taraftarı portatif aydınlarımızın fark etmediği bir "şey"i tetikledi; bağımsız düşünebilmeyi. "Avam", vekillerinin gösterdiği bağımsızlık refleksini sevmiş ve bunu kişiselleştirerek daha "vakur" bir eda ile yavaş yavaş kendi ülkesinde kendisini hor gören cebberrutlara karşı durmaya karar vermişti.


Türkiyeliler (portatif aydınların "avam"ı) çuvalları izlediler, Amerikalıların finanse ettikleri yazarları ve siyasetçileri gördüler; uluslar arası "özel ticaret" mekanizmalarını ve bu mekanizmaların aktörlerini fark ettiler ve nihayetinde tüm "ırk, din, dil orijinli sorunlar"ın özellikle üretildiğini ve beslendiğini anladılar. "Avam" onları en çok eleştirdikleri yerden vurdu; okumayan,izlemeyen ve "aptal" görülen yerden. Portatif aydınların okumadıkları, izlemedikleri ve aptallaştıkları her yerde büyüdü avam ve ordan vurdu. Üstelik hiç acımadı.

Aslında halk çok daha önceden değişmeye karar vermişti. O, Eylül Darbesi'yle okumaya başladı -zira o döneme kadar okuyanlar maalesef sadece portatif aydınlardı veya yeni yetme portatif aydın çaylaklarıydı- ; Özal'la hürriyeti öğrendi;Demirel ve Baykal'la "bol laf-sıfır anlam ve benmerkezil siyaseti" kavradı; ırkçı terör örgütüyle de ayrışmamak gerektiğini bilip tasdik etti. Halk kendi geçmişiyle ilk yüzleşmeyi DSP-MHP-ANAP koalisyonunu oluşturarak başlattı. Onların çözüm yerine sorun üreten eski tek tip elbiselerinin altına sıkıştırılan siyasetin "beş para" etmediğini tarihe tescil ettirdi ve 3 Kasım 2002 de kendi rüştünü ispat ederek,ayağa kalktı.

Rüşdünü ispat ettiği için de Temmuz seçimlerinde gücünü kullandı ve cumhuriyet tarihinin en ideal yapılanmasını mecliste oluşturdu.

Türkiye değiştiğini kanıtlıyor. Bilgiyi zekası ve aklıyla işleyenlerin hiç zorlanmadan gördükleri bu değişimi kavrayamayanların sesi daima çıkacak. Bu onların görevleriydi; onlar görevlerini yapmaya devam edecekler. Yenilmiş olmaları, "avam" ın gözünde "rezil" olmaları onların yok olmalarını sağlamayacaktır; aksine onlar kendi yüzsüzlükleri ile yeni teoriler üretecekler ve farklı türevlerde "yeni bozgunculuk çeteleri" organize edeceklerdir. Buna karşılık unutmamalıyız; Güçlü Türkiye onları daima ezecektir.

Seçkin DENİZ