18. Analiz: Kutsal Devlet, Kutsal Lider; Sürekli Hakimler ve Halk -06.05.2005 -

Türkiye, kendi tarihsel varlığı süresince halk hakimiyeti esasına dayalı herhangi bir dönem yaşamış değildir, yaşama olasığı da çok düşük gibi görünmektedir; ancak halk hakimiyetinin mevcut düzeyinden biraz daha etkin bir düzeye gelebileceği düşünülebilir...

Bu ülkede cumhuriyetin ilanından sonra, antik çağ site devletlerinden bu yana hayal edilen cumhuriyet rejimi resmen var kılınmış olmasına karşılık, resmi yapısı dışında, halkın egemenliği sadece halkın dilenen formlara sokulması amacını gütmekte etkili olmuştur; "açsın ve özgür değilsin; ancak çok güzel elbiselerin var ve sen bu elbiselere sahip çıkmalısın", şartlanmalarıyla cumhuriyetin egemenlik kayıtları halktan uzakta tutulmaya devam edilmiştir...


Bugün hakimiyet esasının millete devri gibi görünen vekil seçme eylemi, mevcut hakimlerin güçlerini yeniden kanıtlamak adına yeni sorunlar oluşturmaktan öteye gidememiştir. Hükümetler, kendilerine devredilen sınırsız hakimiyeti, "sürekli hakimler"in sınırladığı alanlar dışında kullanamamışlar ve kullanamayacaklardır. Dolayısıyla seçme eylemi, sınırlı hakimiyet kaygılarının tatmin edilmesinden başka bir özellik taşımamaktadır.

Halkın "sürekli hakimler"e karşı takındığı tavır, sadece "peşinen kabullenme tepkisi" olduğu sürece, seçilmiş hükümetler halkın bu tepkisine uygun adımlar atmaktan öteye gidemezler. Açık bir şekilde görülebilir ki; halk aslında seçimle kendi hakimiyetine değil, peşin hükümlerinin yansıtılmasına vekalet vermektedir.

Kutsal devlet ve kutsal lider sınırlılığından kurtulamayan ve devlet kavramından ürken halkların, devletin idaresinde hükümetlere hakimiyet devri yapamayacaklarını bilmek gerekir. İşte eğitimin gerçekten "istendik davranışlar oluşturan yapısı" bu anlamda değerini bulmaktadır; sürekli hakimlerin hakimiyetlerini ikame zaafına uğratmak istemedikleri en önemli alan eğitimdir. Ve sürekli hakimler halkda istendik davranışları planlar ve onlara eğitim yoluyla bu davranışları kazandırırlar. Bu bir paradokstur; istendik davranışlar kazandırılan halk da aynı eş değerli tepkiyle peşin kabul yansıtarak, sürekli hakimlerin hakimiyetlerini kendisi adına sınırsız olarak kullanmalarına izin verir. İnsanlar, elbiselerinden mahrum kalmamak için aç kalır ve özgürlüklerinden bahsetmezler.

Türk siyasi hayatı, siyasiler ile sürekli hakimlerin iktidar mücadelesinin tahrip ettiği bir alandır.; siyasiler partiler-seçim ikilisiyle sürdürdükleri bu hakimiyet savaşından sürekli kaybederek ve yıpranarak çıkarlar. Bu nedenle seçilebilir kalitede siyasetçi siyasetle ilgilenemez hale gelir; siyasetçi güvenilirlikten uzaklaştırılır ve sürekli hakimler gözetiminde yeni insanlar siyasi arenaya gelirler...

Halk tercihlerini değiştirir gibi görünse de, sık sık yaşadığı "peşin kabule karşı pişmanlık" deneyimlerinin etkisiyle, sürekli hakimlerin kontrol ettiği hakimiyetini tekrar elde etmeye çalışır. Ne yazık ki; her seferinde geri adım atar. Antik çağ döneminden gelen cumhuriyet ve halk egemenliği hayalleri hayal kalmaya devam eder; halk aç kalmamayı ve hurriyetsiz yaşamamayı,elbiselerine tercih edemez...


Seçkin Deniz