Kuzey Irak Kürtleri ve Türkiye hakkında iki bakış açısı etrafında işlenen kapitalist yaklaşımları gözardı etmeden bir analiz yapmak gerekecektir, bu rasyonel olandır; ancak uluslararası ilişkilerde rasyonellik pek fazla analitik fayda sağlamayacaktır. Buna rağmen yapılacak analiz, olayları görebilmek açısından kesinlikle yararlı olacaktır. Sözedilen bakış açılarından biri Kuzey Irakta yerleşik halde bulunan Kürtlerin, diğeri ise Türkiye'nin bakış açısıdır.
Kuzey Irak Kürtleri ne düşünmektedir?
Kuzey Irak Kürtleri, binlerce yıllık ırk varlıklarını tarihte bir kez küçük bir krallık altında devletleştirmiş oldukları için, tıpkı İsrail devletini kurmaya ahdeden yahudiler gibi davranmayı tercih etmişlerdir. Bu artık açıkça görülmektedir. Roma imparatorlarının ve Babil krallarının Filistin'den uzaklaştırıp dağıttığı Yahudiler sonraki asırlarda sürekli vadedilmiş topraklardaki İsrail devletini kurmayı hedefleyerek örgütlenmiş ve hedeflerinin büyük bir kısmına da ulaşmışlardır. Kuşkusuz bu tür faaliyetler büyük devletlerin desteği olmadan başarıya ulaşamazdı; Amerika'nın desteği ile İsrail kuruldu ve Yahudiler aynı destekle vadedilmiş toprakların tamamına ulaşmanın yollarını aramaya devam ediyorlar...Kuzey Irak Kürtleri'nin Türkiye, İran, Suriye ve Irak Kürtleri'nin tamamı için hedefledikleri ülke de aynı Amerika'nın desteğiyle varolmaya doğru dümen kırmış durumdadır. Yüzlerce yıl, onlarca farklı imparatorluk altında ezilen kürtler için gerekli olan yeni bir devlette tarım ve sanayi ağırlığı olmayan bir ekonominin çok fazla ayakta kalamayacağı görüldüğü içindir ki; Musul ve Kerkük dolaylarındaki zengin petrol yataklarının hedeflenen ülkenin sınırları içinde kalması gerekli ve şarttır. Bu gereklilik aynı zamanda Amerika'nın enerji kaynakları için planladığı sisteme en uygun olan şekli hazırlayacaktır...
Kuzey Irak Kürtleri'nin yüzyıl başlarında Fransızlar tarafından devlet hayaliyle örgütlendirilen ve silahlandırılan ermeni ütopyacılara uyguladıkları stratejinin aynısına aynı şekilde Amerika üzerinden maruz kalması, yeni bir vaka değildir. İngilizlerin daha önce hedefledikleri kukla ülke modeli Amerika ve İngiltere tarafından yeniden sahneye konmaktadır. Kürtler bu kez daha güçlü görünerek Türkiye'ye karşı daha gür ve başkaldırıcı sesler çıkarabilmektedirler. Kendilerine göre kesinlikle haklıdırlar ve artık bir devletleri olmak zorundadır. Balkanlardaki ve Doğu Avrupa'daki küçük nüfuslu ülkelerin varlığı, onları bu konuda uluslararası bir meşru zemin bulma sorunundan uzakta tutmaktadır. Klasik bir siyasî argüman olan bağımsızlık referandumu birleşmiş milletleri en zayıf yerinden vurabilecek bir silahtır. Kaldı ki; büyük devletlerin desteği ile herhangi bir meşruiyet sorunu da olmayacaktır. Bu arada uluslararası gündem Kürtlerin sadece Kuzey Irak'la ilgili hedefleriyle meşgul edilerek, daha güç koşulları olan ve daha uzun vadeli bir ütopya olan birleşik kürdistan hedefleri açıklanmamaktadır...Kürtler, Kuzey Irak'ta gelinen fiili durum, Kürt ütopyaları için reel bir kazanımlar bütünü olduğu içindir ki; gelecek hakkındaki gergef senaryolarının uygulanması için henüz erken olduğunu bilmektedirler. Ve onlara göre sessizliğin tamamen bozulacağı günler elbette gelecektir. Zaten Kuzey Irak Kürt liderlerinin Osmanlı arşivlerine vurgu yapmaları bu ütopya'nın realize edilmesi için gerekli olan zemini hazırlamaya yöneliktir.
Osmanlı'nın son ve cumhuriyetin ilk dönemlerinde İngiltere tarafından planlanan Kürt Devleti yangını, 1970 başlarında yeniden alevlendirilerek bölgedeki zorunlu suskunluk ortadan kaldırılmıştır. Bu kez baş aktör Amerika'dır. Küresel çapta ve ileri yüzyılları hedefleyen stratejiler pkk'nın ortaya çıkışını hızlandırmış, aynı dönemde İran, Irak ve Suriye Kürtleri organize örgütlerle kontrol altına alınmıştır. Amerika'nın Kuzey Irak operasyonları en çok bu sebebe matufturlar. Türkiye'nin 20 yıl süren mücadeledeki kayıpları daha farklı küresel stratejiler gereğidir. Artık güncelleşen stratejiler herkes tarafından bilinir hâle gelmiştir.
Kuzey Irak Kürtleri ne düşünmelidir?
Kuzey Irak Kürtleri yapmaları gereken bir analizi erteleyemezler; cevap bulmaları gereken sorular vardır. Öncelikle bağımsız bir ülke olabilecekler midir?. Irk birliğine dayalı bir ülke kurmaları mümkün müdür? Avrupa da farklı ırkların oluşturduğu ülkeler varken, üstelik Amerika Dünya'daki tüm ırklardan oluştuğuna ve bu durum sorun oluşturmadığına göre ırk kaynaklı bir ülke kurmalarındaki rasyonel olmayan yaklaşımlar ne kadar sağlıklı olabilecektir? Yoksa sadece savaşlarla zaten az olan ırk nüfuslarını yok etmeyi mi hedeflemektedirler? Ütopyalarının ne kadarını kendileri oluşturmuştur? Küresel çıkar hegemonyalarının kuklası olmak kendileri için ne kadar câziptir?...
Türkiye ne düşünmektedir?
Basitçe bakarsak; imparatorlukların dağılması ve Fransız ihtilali, hükümranlık alanlarındaki etnik varlıkların ayrılık isteklerinin temelini oluşturmuştur...Osmanlı Devleti'nin yıkılışını müteakiben kurulan cumhuriyet için en büyük tehlike, içerdiği etnik farklılıklar arasında oluşabilecek bir çatışma durumudur. Türkiye Cumhuriyeti büyük çoğunluğu Türklerden, Kürtlerden ve Zazalardan oluşan bir bütündür. Diğer ırklar nüfusça çok fazla bulunmamaları ve yerleşiklik sorunları olmadığından asli unsur içerisinde yok sayılmadan kabullenilmişlerdir. Batılı ülkeler(özellikle İngiltere ve sonradan Amerika) yeni kurulan cumhuriyetin asli unsurlarınndan biri olan Kürtleri bu birliğin dışına çıkarmak için "kendi toprakları üzerinde ayrı bir devlet kurma"vaadini kullanmışlar ve kanlı iç çatışmaları organize etmişlerdir. Cumhuriyetin ilk dönemlerine denk düşen bu ayaklanmalar ve ayaklanmaların bastırılması ile ortaya çıkan "kan davası" Kürtler ve Türkler arasındaki ilk ayrılık çıbanını ortaya çıkarmıştır...Cumhuriyet hükümetlerinin Osmanlı dönemindeki yöntemleri izleyerek aşiret ağalarıyla işbirliği yapmaları ve Kürtlerin kültürel hakları üzerinde kurdukları baskı artık mevcut olan çıbandaki irini arttırmaya devam etmiştir. Bu gerçek bir yönetim zaafıdır...Aslî unsurlardan biri diğeri üzerinde dil ve ırk baskısı oluşturmuştur ve olabilecek tüm kışkırtmalar için gerekli olan zemin neredeyse devlet eliyle varedilmiştir. Devlet memuriyetinde kişilik zaafları bulunanlar "sürgün" mekanizması ile kürtlerin çoğunlukta bulunduğu illerde devleti temsil etmişler ve özellikle insanlık dışı uygulamalar bu sürgün zevat tarafından yapılmıştır. Eğitim, güvenlik, sağlık ve yargı sürgün edilmiş insanlar tarafından yönetilir olmuştur. Şüphesiz sürgün edilenler tamamen ahlâkî nedenlerle sürgün edilmiş değillerdir; ancak çoğunluk sırf aykırı kişilik ve fikirleri olanlardan müteşekkildir. Bu durum Kürt nüfusun mevcut olan rahatsızlıklarını arttırmış kan davası ve yoksullaşmanın da etkisiyle batı illerine göç başlamıştır. Ve Kürtlerin batı illerinde karşılanmaları da pek olumlu değildir,yeni ictimai sorunlar doğmuştur.
Trajik öykü sürer; ülkedeki diğer ırklarla kurulan akrabalık bağları ve ekonomik varsıllıklar Kürtlerin ayrılıkçı düşüncelerini geciktirir. Daha detaylı analizlerin yapılacağı durumlar ortaya çıkar ve Türkiye pkk ile ciddi bir ayrılıkçı hareketle karşı karşıya kalır.
Buraya kadar merkezi hükümetlerin stratejik hataları ile ilgili sonuçların çok fazla olumsuz sonuç doğurmadığını gördük; ancak bu gerçek pkk için gerekli olan zemini de hazırlamıştı.
Pkk'nın Kuzey Irak, İran ve Suriye'deki Kürtlerle kurduğu ittifakların temel hedefi Kürdistan Devleti olduğu içindir ki; Türkiye ile mücadelesi 20 yıl kadar sürebildi. Türkiye'nin gayriresmi hedefi, Irak, Suriye ve İran'daki Kürtleri de içerecek bir büyüklüğe ulaşmaktı. Ne fayda ki kendi Kürtlerinin ayrılıkçılığa liderlik etmeleri bu hedefi komik hale getirmişti. Bu hedef diğer ülkeler tarafından sıklıkla ve acımasızlıkla Türkiye'ye karşı kullanıldı. İran, Suriye ve Irak hükümetleri pkk'ya Türkiye içi çatışmalarla zaman kazanmak için destek verdiler...Amerika ve İngiltere'nin Birleşik Kürdistan hedefini Kürtleri Türkiye ile çatıştırarak geciktirmeye çalıştılar. Ruslar'da Suriye, İran ve Irak'a sırf batılı ülkelerin stratejilerine karşı oldukları için destek verdiler. Kürtler bu süreçte herkesin oyunlarında birer piyondular ve sürekli öldüler. Türkiye bu gerçeğin farkında olduğu halde batılı ülkelerin daha rahat hareket etmesine izin verdi. Buna karşılık Türkiye'nin masum insanları da öldüler; büyük bir kaos vardı ve bu kaos sürüncemede kalmayacaktı.
Suriye'nin Türkiye tarafından tehdit edilmesi, Amerika desteğiyle oldu ve pkk lideri Amerikalılar tarafından Türkiye'ye teslim edildi; büyük oyun başladı. Irak işgal edildi, İran ve Suriye de tehdit ediliyor. Türkiye bu kısa dönemde idarî zaaflar yaşadı ve yeni siyasi aktörler işbaşına geldiler. Bu kez Türkiye Cunhuriyeti'ni yönetenler geçmiş yöneticilerin hatalarını yapmamaya çalıştılar. İç bütünlüğe yönelik mesajlar ve siyasi kararlar doğrultusunda Türkiye Kürtleri farkedilir oldu. Konu,herkesin kendi ülkesinde mutlu olabileceği gerçeğine kilitlendi. Artık Kürdistan hedefi Türkiye'nin toprak bütünlüğünü bozmamalıydı. Ve her ülkenin toprak bütünlüğünü korumaya yönelik çalışmalar ve politikalar üretilmeye başlandı. Korku,can havliyle bütün olarak kalmanın yeteceğini öğretmişti Türkiye'ye.
Türkiye ne düşünmelidir?
Türkiye'nin yeni konumu kendi sağlığını korumaya yönelik tedbirler içermelidir; geçmiş deneyimlerden ders almalı ve herkese eşit mesafede olabilecek dinî ve ırksal yaklaşımlar sergilemeye devam etmelidir. Zaten bunun farkında olan bir idari anlayış Türkiye'yi yönetmektedir. Bu noktada rasyonel ve pragmatik yaklaşımlar Türkiyeyi kaostan kurtarabilecektir...Bu saatten sonra kuzey ırakta fiilen mevcut olan kürt idaresini geriye döndüremeyecektir, daha da ilerlemesine izin vermemelidir. Ve doğrudan kürt liderlerle muhatap olarak kişilik zaafı yaşamamalıdır. Irak bütünlüğü içerisinde çözüm arayışlarına devam etmelidir. Bu konuda gerekli olan desteği AB ve Rusya'dan alacaktır. Uluslararası çıkar mekanizmaları bunu gerektirmektedir.
Seçkin Deniz