Batı medeniyeti ve kültürü ile yetiştirilmiş olan insan, kendi temel değerlerini "dışlanma riski" dolayısıyla açıkça sorgulamaktan kaçınır; sorgulamanın doğrudan fark edilmemesi için de kendi kültürü ve medeniyeti dışındaki öğreti ve düşünce sistemlerine ilgi duyarak yeni "dinginlik araçları" arar... Ortadoğu ve doğu kültürü Hıristiyan batı için daima cazip ve gizemli bir form taşıdığı içindir ki; Batı insanı, eski dünyanın ruha hitabeden eski değerlerini kendi kültürel değerlerine entegre ederek yeni bir üst değerler mozayiği oluşturmaya kalkar. Çok satan "doğu ivmeli" düşünce kitaplarının açtığı çığır, bunu kanıtlamaktadır...
...
Hıristiyanlığın Yahudiliğe tepki olarak doğduğu, geliştiği gözününde tutulur ve zamanla katı bir maddeciğin savurduğu dini yapılanmaların deforme olduğu tesbit edilirse, Hıristiyan Batı Kültürü'nün neden Yahudilikte temel bulmaya çalıştığı, dini kaynakların "eski-yeni ahit" adı altında birleştirilerek batı medeniyet ve kültürüne ırsiyet ve asalet kazandırma telaşına düştüğü daha kolay anlaşılabilir...
...
İnsandaki asalet/köken merakı iki farklı dinin kaynaklarının birleştirilmesinin nedenlerinden biri olmuş olsa bile, Roma Medeniyeti'nin Hıristiyanlığa kattığı pagan unsurlar ve sözkonusu dinlerdeki dinadamı etkisi/bozulma, batı medeniyetinin güçlü bir "dinginlik kaynağı" ve "dinginlik araçları" elde etmesine mani olmuştur. Nihayetinde arayışını sürdüren batı insanı eski Mısır, Hint, Aztek, Maya ve Çin vb. medeniyetlerinin temel değerlerini incelemeyi çare olarak görmüş, ruha dair "dinginlik değerleri"ni analiz ederek bir çok "yeni kombinasyon" üretmiştir ve üretmeye devam etmektedir...
...
Son yüzyılda korkunç bir hızla yayılan "Buddha ve Konfüçyüs öğretileri" keskin bir durulanma görüsüyle "yoga" koşullanması ve "hiçlik" ile birlikte "evrensel güç" paradigmaları batı medeniyeti için "kökleri olan" yeni değerler oluşturmakta kullanılmaya başlandı... Artık karma bir din veya eski öğretilerle yeni psikolojik sistem unsurlarının oluşturduğu "değerler sistemi" denebilecek ürünlerin tümü batı insanı için "yepyeni" bir hayat tarzı öneriyor; ancak yeni değerler sistemi, batı medeniyetinin temeli olan "ben" olgusu ile ilişkilendirilerek daha cazip bir hale getirilmeye çalışılıyor... Yine bir paradoks oluşturuluyor ve arayışların tümü insanın "ben" merkezinde son buluyor. Ne yazık ki;"ben mutluluğu" yeni asalet ve dinginlik arayışlarını tekrar başa döndürmekten başka bir işe yaramıyor...
...
Bu yeni paradoks insanlığa neler kazandırabilir?. Her bir paradoksun arayışların devam etmesini sağlayacağı kesindir... Batı insanı "dinginlik" arayışlarına devam edecek... Her paradoks salgınının bu salgından maddi çıkar sağlayanları zengin ettiği ve gelecekte zengin etmeye devam edeceği de apaçık. İnsanın dinginlik arayışında "ben"in özne olduğu,hedef veya eylem olmadığı apaçık belliyken, insan neden "ben"i hedef ve eylem olarak tasarlamakta ve ısrarla insanın bireysel ve sosyal pozisyonlarını çalışma alanlarından uzakta tutmaktadır?... Gerçekten insan için bu tür arayışlar İslâm'la sona ermemiş midir?... Evet; daha ilginç olan bir tesbit de burda var; batı medeniyeti yeni değerler sistemi oluştururken ısrarla İslâm'ın özel ve genel değerlerini dikkatlerden uzakta tutmaya çalışıyor; tutuyor... Oysa insan aklı bilimin son ürünlerini kendisi için kullanırken eski ürünlerini çöpe atmakta asla tereddüt etmiyor; yeni bir bilim kanunu, eskisini kolaylıkla sistem dışına itebiliyor... Dinler örgüsünde en son ürün olan İslâm ve İslâm Medeniyeti ve Kültürü hala insanın bilimsel yeniliklere karşı geliştirdiği aşırı duyarlılığa muhatap olmuyor; oldurulmuyor...
...
En yeni din apaçık ortadayken sürekli eski dinlerin öne çıkarılmasının temel sebebi nedir?... "Ben" i merkeze yerleştirmeyen ve tüm "dinginlik değerleri ile araçlarını" eksiksiz içeren kusursuz bir sistem mevcutken,insan yeni paradokslar oluşturmayı neden seçer?. Arayışlarının sona ereceğini bilen insan neden arayışlarını sona erdirecek adımları atmaz?...
...
Cevap yine aynı: "Ben"... Ben'in mutluluk kaygısı... Yeni akım "yoga"... Yeni ve daimi paradoks: "Ben"... Akıllı ve Bilimsel Batı ne yazık ki hala aynı yerde...
Seçkin Deniz