Hint zenginleri, bir kaç gün önce, Osmanlı'nın payitahtı İstanbul'un güzide mekanlarından Çırağan Sarayı'nda dört gün süren bir düğünle bir oğullarıyla bir kızlarını evlendirdiler. Saray'ın bahçesine yapılan minyatür tapınakta nikah akitleri gerçekleştirildi. Dört yüzbin çiçeğin kullanıldığı, konuklar için özel olarak hindistandan getirilen kıyafetlerin giyildiği,havai fişek gösterilerinin yapıldığı düğünün bir milyon amerikan dolarına malolduğu söyleniyor. Büyük bir komplekslerini böylece tatmin etmiş olan hint zenginleri mutlu olmuş görünüyorlar.
Hint fakirlerinden sonra, onları kıskanan Hint zenginlerinin de yeniden dünya sosteyesine katılmaya merak saldığına dikkat ederek diğer bir gazete haberine baktığımızda, çok korkunç bir cinayet türünün yeniden hortlatıldığını öğrenebiliriz. Peygamberimizin gelişinden önce kendi kızlarını "diri diri gömen" Araplar gibi, Hintliler de kız çocuklarını diri diri gömüyorlar; bakımları zor olduğu ve kızlar utanç vesilesi sayıldıkları için.
Kast sisteminin sosyolojik bir gerçek olduğunu kabul eden Hintliler, ne yazık ki; zenginlerin yoksullarla ilgili düşüncelerini ve komplekslerini değiştirecek herhangi bir niyete sahip değiller. Güçleri, ancak masum bir kız bebeğin diri diri gömülmesine yetiyor. Bir düğünde harcanan para, yaklaşık olarak bin tane kız çocuğunun diri diri gömülmekten kurtulması anlamına geliyor. Diri diri gömülen kız çocukları en alt kasta ait oldukları için, insan olarak en üst kasttaki insandan daha az değere sahipler. Ölmeleri çok fazla anlam taşımıyor zenginler için.
En alt kasttaki alışkanlıklardan bir diğeri ise, çok çocuk yapıp aralarından en güçlüsünü/sağlıklısını ailede bırakmak, diğerlerini ise doğaya salmak. Doğaya salınanlar ise çoğunlukla vahşi hayvanlar tarafından parçalanıp yeniyor veya açlıktan ölerek leş iyicilere yem oluyorlar...mezarları bile olmuyor.
Arap zenginleri ise,petrodolarların verdiği gücü en denenmemiş zevk/haz mefkurelerinde özel komplekslerinin tatmininde kullanıyorlar. Son dönem bir gazete haberi Arap zenginlerin daha önceki ahlaksızlıklarından daha aşkın bir durumu anlatıyor bize. Saudi zenginler hafta sonları Suriye'ye kadınlarla eğlenmeye geliyorlar. Eğlendikleri kadınlar ise Iraklı göçmenler. Suriye Devleti'nin bakmakta aciz kaldığı kadınlar, Amerikalıların şehit ettiği erkeklerin eşleri ya da kızları. Yoksulluk nedeniyle fuhuş yapıyorlar ve özellikle Saudi zenginlerinin zevk damarlarına masaj yapmak zorunda kalıyorlar. Arap zenginler komplekslerini o günahsız kadınları doyurarak değil, onların bedenlerini kullanarak tatmin ediyorlar. Suriye'ye fuhuş için gitmeyi önemli ve övünülecek bir "şey" olarak algılıyorlar.
Hintli zenginlerin en alt kasttaki fakir çocukları doyurmaları, koruma altına almaları ne kadar imkansızsa, Arap zenginlerin, kendi kültürlerine göre çok kolay çözüm bulacakları halde, dul Iraklı kadınları fuhuştan kurtaracak adımlar atmaları imkansızdır. Yeni mistik arayışların yönü olarak görülen doğu medeniyetlerinde durum bu iken, aslında dünyadaki yoksulluğun ana sebebi olan batı medeniyetinde durum çok da farklı değil. Özellikle beyaz ırkın üstün tutulduğu bir sosyoekonomik siteme sahip olan Batı, diğer renklere aynen Hintli zenginlerin baktığı gibi bakmaya devam ediyor. Bununla beraber beyaz ırkın içine düştüğü kaos ise bambaşka; kadınlar çocuk yapmıyor ve istek dışı peydahlanan çocuklar ise kürtajla öldürülerek yok ediliyorlar. Onlardaki endişe yoksulluk değil, benmerkezci hayat anlayışı...
Neden ne olursa olsun insanlar bebekleri, doğmadan, doğduktan hemen sonra veya bebeklik çağları sona ermeden öldürüyorlar. Allah o masumların haklarını kesinlikle alacaktır. Yoksullar zaten cezalandırılıyorlar; kuşkusuz sıra zenginlere de gelecektir.
Seçkin DENİZ,