108. Analiz: Türkiye’ de Yaşamak -23.01.2010-


"Sonra, duvarlara kazınan boşluğun gözlerinin içine bakacak ve diyeceğim ki; er-geç yenileceksin!"

Gizli-açık tüm gözlerin ve kulakların önünde, ülkemdeki karanlık ‘boşlukla’ karşılıklı sohbet etmek istiyorum. Ama biliyorum, o boşluk bu cesarete sahip değil; mert olamayacak kadar hain, laf dinlemeyecek kadar vahşi.

Korkak boşlukları duvarlara kazıyarak, duvarlarda karşıma alarak Türkiye’de yaşamaktan bahsetmek istiyorum.
...
Gözlerimi o duvarlara kazınmış her türlü ahlaksızlıktan; katliamlardan, askerî darbelerden, gizli örgütlenmelerden ve kirli-tiksindirici yüzlerden ayırmadan konuşmak istiyorum.


Karşımda bir boşluk var biliyorum; duygusuz, acımasız ve nefret dolu bir boşluk. Türkiye’ de yaşamayı, cehennemde yaşamakla eşdeğer tutan bir boşluk.

Her an, herhangi bir yerde karşıma çıkan bu boşlukla, asla barışmayacağım. Çocuklarıma bakarken gözlerimde beliren karamsarlığı, babamdan devraldığım günü hatırlıyorum. Babamı da kendisinden üreyen çirkinliklerle yormuştu duvarlardaki bu boşluk. Oğlunu da yoruyor, torununa miras kalıyor her daim beni kahrederek. Karşı komşumla beni sabahın serinliğinde karşılıklı gülümsemekten alıkoyan boşlukla barışamam. Çocuklarıma karanlıklar vadeden bu boşluğa karşı sessiz olamam. Olanları bağışlayamam.

Türkiye’ de yaşamak, asla düşündüğün gibi yaşayamamak demektir.

Türkiye’de yaşamak, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nden daha acımasız, Amerika Birleşik Devletleri’nden daha vahşi, İsrail’den daha küstâh ve kâtil, İngiltere’den daha hain, Almanya’dan daha ırkçı, Çin’den daha fazla sinsi, İtalya’dan daha fazla mafya, Fransa’dan daha fazla korkak ve feminen bir boşlukla her an birlikte yaşamaktır; feminen silahlarını almadan var olma onurunu edinemeyen boşlukla, erkekçe mücadele edememektir.

Türkiye’ de yaşamak, muhakkak bir gün, birdenbire boşluğun karşı konulmaz hiddetiyle uyanmak; iliklerine kadar sorgulanmak, bu ülkede yaşadığına binlerce kez pişman olmakla duvarları yumruklamak, ya da göğe yükselen masum çığlıkları için hiçbir şey yapamamaktır.

Türkiye’ de yaşamak, demokrasiden bahsedildiği anda ansızın aşağılanmak, boşluktan kopup gelen nefretle yüz yüze kalmak demektir. Türkiye’ de yaşamak, inançlarınla birlikte boşluğun bir numaralı düşmanı ilan edilmen demektir.

Türkiye’ de yaşamak, boşluğun kollarıyla sarılmak, kıskıvrak yakalanmak üzere her an takibedilmek; hiç kimseye güvenmemek demektir.

Türkiye’ de yaşamak, bir gün kardeşlerinle farklı ırkların kin tutmuş tırnaklarıyla tırnaklanmış olarak boğaz boğaza gelebilme ihtimaliyle boşluğun kirli ve arsız planlarında oyuncak olmak demektir.

Türkiye’ de yaşamak, her an pişman olunacak oyunlarla meşgul edilen bir piyon olarak, geleceğe kin dokumaktır.

Türkiye’de yaşamak, onurlu duruşların başını ezmek ve yok etmekle övünmek demektir.

Türkiye ‘de yaşamak, bütün bunların farkında olarak Allah’tan ümit kesmemeyi öğrenmiş olmak ve zafere aç kalmış birkaç neslin umuduyla hep ayakta kalmak, elde edilmiş zaferlerin gücüyle yeni zaferler peşinde koşmak ve iyimser olmak demektir.

Türkiye’de yaşamak, yenilmemek demektir; babam yenilmedi, ben yenilmedim, çocuklarım da yenilmeyecek demektir.

Sonra, duvarlara kazınan boşluğun gözlerinin içine bakacak ve diyeceğim ki; er-geç yenileceksin! Türkiye'de yaşamayı cennette yaşamaya dönüştüren bir sevgiyle boğulup gideceksin!

Seçkin Deniz