113. Analiz: Demokrasi Koşusu'nda Son Düzlük ve Nihâî Dalgalar -06.04.2010-

Türkiye’nin 2007’den beri süren arınma-hesaplaşma macerasında son ve en kuvvetli dalga 5 Nisan 2010 pazartesi sabahı neredeyse tüm kuru mevkileri ıslattı; bu mevkiler balyoz tehdidinin canlı bir şekilde sürdüğü mevkilerdi. Islattı diyorum, çünkü; gözaltına alınma operasyonu öğle saatlerinde durduruldu.
...
Operasyonu yapan savcıları kanunsuz bir şekilde görevden almakla suçlanan İstanbul Başsavcısı Engin’in 6 Nisan tarihli Millet’te yayınlanan,

”Esasen örgütlü suçlar birimimizde kamuoyunda ’Balyoz’ adı verilen bu soruşturmayı yürütmek ve koordine etmekle başsavcıvekilimiz görevlidir. Bu soruşturmanın başında oradaki başsavcıvekilimiz vardır. Başsavcıvekilimiz çalışma arkadaşlarının arasında bir görev değişimi yapmıştır. Kendi çalışacağı arkadaşları arasında yapmış olduğu bu değişiklik makul sebeplere dayanmaktadır. Tabii ki yeni görev verdiği savcı arkadaşlarımızın da dosyaları bir süre incelemesi ve tetkik etmesi gerekli olduğundan operasyonlara ara verilmiştir.”

Şeklindeki açıklaması operasyonun durdurulduğuna yönelik resmi bir açıklama niteliği taşımaktadır.

Haber sitelerine düşen 78 muvazzaf asker kaydının önemi Gazeteport’un “İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin Balyoz soruşturması kapsamında başlatılan operasyona müdahale etmeseydi aralarında Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç ile Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu'nun da bulunduğu TSK'da görevli 25 general gözaltına alınacaktı. Operasyon kapsamında ayrıca 78 muvazzaf subayın adı da gözaltı listesindeydi… İddialara göre İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Turan Çolakkadı'nın istemi ve Aykut Cengiz Engin'in talimatıyla iki savcının görevden alınmasının nedeni TSK'da görevli 25 general ve 78 muvazzaf subayın kendilerine sorulmadan gözaltı talimatı verilmesi.”(http://www.gazeteport.com.tr/GUNCEL/NEWS/GP_664319)

Girişiyle verdiği detaylarda saklı. II. Başkan olduğu dönemde ‘emir-komuta zincirinin sağlığından endişe ettiğini belli eden’ Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un 14 Mart 2010’da Milliyet’ten Fikret Bila’ya verdiği mülakatta, Balyoz Darbe Planına ilişkin değerlendirmesi son dalganın ne kadar etkili olduğuna dair yeterince açıklayıcıdır: “1. Ordu plan semineri kapsamındaki gelişmeler ne zaman oldu? 22 Şubat 2010 Pazartesi günü. Olay ciddidir ve bugüne kadar belki yaşanan olayların Türk Silahlı Kuvvetleri üzerindeki etkisi açısından en önemlilerinden birisidir. Ve en ciddilerinden birisidir.”

Gazetelerin köşelerinde yapılan değerlendirmeler her ne hikmete matuf ise, operasyonların görünen yüzlerinde gezinmekle yetiniyorlar. Operasyonların yargı sürecine bakmakla, yargıya odaklanmakla çok şey gözden kaçırılıyor. Oysa gerçek mücadele TSK’nın içinde sürüyor. Başbuğ bütün mesaisini ‘Demokrasi’ye hizmet eder’ bir pozisyonda sürdürüyor. Basına yansımayan derin bir soruşturma var. Balyoz Darbe Planı askerî makamlarca da inceden inceye takibe ediliyor. Bunu nerden mi anlıyoruz? Sürecin satır aralarından ve kurumsal olarak TSK’nın stratejik hamlelerinden. TSK içerisindeki cunta Genelkurmay Başkanı’na güven duymuyor; onu kendilerine sahip çıkmamakla suçluyor.

Balyoz Darbe Planı’nı tekrar hatırlayalım. 'Balyoz Güvenlik Harekât Planı' adı altında "Çarşaf", "Sakal", "Oraj" ve "Suga" adı verilen planlara göre, Beyazıt ve Fatih camilerinde cuma günü bombalı saldırılar düzenlenecek, Ege'de Türk jeti düşürülecek, Ak Parti aciz gösterilmeye çalışılacaktı. Kaos ortamı sonunda 11 sayfalık 'Balyoz Planı' hayata geçirilecekti. Gazetenin haberine göre, dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan yönetimindeki askerler, darbeye direnebilecek 200 bin kişiyi stadlara doldurmayı planlıyordu. Hatta, darbe kabinesi bile hazırlanmıştı. (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/13580012.asp)
...
6 Nisan 2010 Salı günü internet sitelerine yeni bir ses kaydı düştü: "Başbakan'ı içeri gireceğimi bile bile öldürürüm" diyen sesin bir Binbaşıya ait olduğu iddia ediliyor. Ses, Sayın Başbuğ’un ‘Olay ciddidir’ tespitine uygun; içerikler, ”Benim artık bu adamlara hiç güvenim kalmadı. Bunlar şahsi menfaatleri uğruna Türk silahlı kuvvetlerini satıyorlar… Genelkurmay Başkanı var ya Genelkurmay Başkanı'nın uçağını da indirebilirim. Havaalanında her türlü şeyi yapabilirim.” tehdidinden ibaret değil,”Sen bana bir tane lav silahı, iki üç tane kanas mermisi birkaç kanas bul. Ondan sonra ben de birkaç tane silahımı falan yapar ondan sonra gereğini yaparım. Uçağı şeyin orda vurmayı düşünüyorum. Ev kiralıcam sonra gidip şeyin uçağını patlatıcam, kalkışta. Havaalanında olcak.” ( http://www.habervaktim.com/haber/115801/iste_camileri_bombalayacak_binba...) neredeyse planlanmış durumda. Gerekçe belli; Sesin sahibi bu kanaatte ve dolayısıyla gerilmiş tüm kaslarıyla hazır halde bekleyen bazı muvazzaf subaylar; sayıları ve rütbeleri de yüksek; 25 general ve 78 muvazzaf subay…Bu korkunç bir rakam.

Balyoz Darbe Planı’nın gündemden kalktığı zannedilmesin. 5 Nisan günü yapılacakken yarıda bırakılan operasyon TSK içerisindeki vatan sevgisi ile donanmış muvazzafların da rahat nefes almasını sağlayacak ve üç yıldır süren arınma operasyonu sona erecekti. Maalesef süreç inkıtaa uğratıldı.
...
Balyoz Planı Eklerinde ‘Yargı Çalışmaları’ isimli klasörde ‘Gizli’ dereceli dosyada ‘Görevlendirilecek ve Tasfiye Edilecek Yargı Mensupları’ başlıklı belgenin birinci sırasında İstanbul Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in isminin karşısındaki 'Düşünceler' sütununda 'Sıkıyönetim Mahkemesi'nde Görevlendirilecek Savcı' notu yer alıyor. ( http://www.timeturk.com/1-numara-belli-oldu_119416-haberi.html)
...
Ancak, süreçten geri dönüş mümkün değil. Nitekim, geçen hafta Balyoz Darbe Planı soruşturması kapsamında İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Nöbetçi Hâkim Oktay Kuban’ın, “yeterli suç şüphesi yok” gerekçesiyle tahliye ettiği 19 isim ve mahkemece serbest kalan 2 general için “oy birliği” ile tutuklama kararı çıkarıldı. Ergenekon savcılarının itirazını değerlendiren üç kişilik mahkeme heyeti, 1. Ordu eski Komutanı Çetin Doğan’ın da aralarında olduğu Balyoz sanığı 8’i emekli, 11’i muvazzaf 19 asker ile mahkemece serbest bırakılan Korgeneral Yurdaer Olcan ve Tümgeneral Abdullah Dalay hakkında tutuklama kararı verdi. (http://www.bugun.com.tr/haber-detay/98199-mahkemeden-kuban-a-hukuk-dersi...) Son Dalga’daki hukuk trajedisinin de benzer şekilde sonlanacağı neredeyse kesin; süreç tamamlanacak.

Yargıtay, Danıştay ve HSYK Başkanları’nın yüksek yargı ile ilgili Anayasal değişikliklere karşı tutumlarının Siyâsî İktidar ile alenî bir erk mücadelesine dönüşmesi, muhtemel referandum sonucunda onaylanacak değişikliklerin iptaline ilişkin yeni senaryolar, sürecin sonuna yaklaşıldığı intibâını güçlendiriyor. İktidar Partisi’ne kapatma davası açtıramayan ‘Darbeci Cephe’ son kozlarını oynuyor. İktidar Partisi içerisindeki çürük elmalarla mesafe almaya gayret etmeleri, çaresizliklerinin ulaştığı noktayı anlamaya yetiyor. Muhalefet partileri içinden oy devşirmeye yeltenen İktidar Partisi’nin bu zayıf hamlesini oylamaya katılmayarak savuşturabilecek bir muhalefetin engellemeye çalıştığı Referandum, halkın elitist tabakaya karşı son darbesi olarak tarihe geçecek; bundan zerre kadar kuşkulanmak mümkün değildir.

Referandum oylamasının bir onay merhalesi olduğu artık aşikârdır. Ayrıca, referandum sonucu sadece İktidar Partisi’ni rahatlatmayacak; TSK içerisindeki ‘klik’e karşı Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un da elini güçlendirip onun sorgulanan güvenilirliğinin halk tarafından onarılması anlamına gelecektir. Halk, kendi adına kendisine kast edenlerin yargılanmasına ve cezalandırılmasına cevaz veren makamları oylarıyla onurlandıracaktır.
...
Bundan sonra Türkiye, kendi menfaatleri dışında hiçbir organizasyona meydan vermeyecek, yükseliş yolunda daha büyük adımlar atmaya devam edecek, “Artık şey yapacaksın, kaos yaratacaksın bu ülkede. Yani insanlar evden çıkamaz hale getireceksin, Türk’ü Kürd’ü evden çıkamaz hale getireceksin. Anarşizm gerekiyor yani. Bir ülkenin refahı için anarşizm gerekiyor. Ben eskiden camilerin bombalanmayacağını düşünürdüm ama bombalayacaksın gerekiyorsa. Cuma namazından sonra, cephe aldırma, bağlıycan yani, cuma namazında bombalayacaksın bu şerefsizleri” Diyen hain sesleri sonsuza kadar susturacaktır.

Seçkin Deniz